Gülizar Biçer Karaca: “Otoriter Politikalarla Türkiye Hak Mezarlığına Döndü”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle, “Türkiye, otoriter politikalarla haklar mezarlığına çevrildi. Bu ülkenin hakkını talep eden, hak mücadelesi veren onurlu vatandaşları potansiyel ilan ediliyor. ‘terörist’. Buna ambarlarda çürüyen soğanlar da dahil. Sosyal medyada niyetini beyan eden gençler etiketlenip ceza sopasıyla tehdit ediliyor. Kalemini satmayan gazeteciler izleniyor, dövülüyor, hakaret ediliyor, tehdit ediliyor. Her gün, çocuklara yönelik cinsel istismarın üstü kapatılıyor ve ‘Bir anda bir şey olmaz’ denilerek normalleştirilmeye çalışılıyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Karaca dedi ki:
“Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, Kozmik İnsan Hakları Beyannamesi’nin 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin yıldönümü. ‘ Bugün sizlerle bu fotoğrafı paylaşmak isterdim, çok isterim, çünkü bu ülkenin 85 milyon vatandaşı böyle bir fotoğrafı hak ediyor.
Ülkemizde yoksulluk sorunu çözüldü, sosyal devlet dar gelirli vatandaşlarıyla birlikte günde 2 öğün okullarda yemek yiyor ve artık hiçbir çocuk yatağa aç girmiyor. Her vatandaşın beslenme hakkı vardır. Ülkemizde artık hiçbir kadın şiddete maruz kalmıyor, kadın cinayetlerinin failleri cezasız kalmıyor. Çünkü kadına yönelik her türlü şiddetin, kadın cinayetlerinin önlenmesi, korunması ve faillerinin etkin bir şekilde yargılanması için bütüncül politikalar mevcuttur ve aktif olarak uygulanmaktadır. Çünkü her kadının yaşama hakkı, işkence görmeme hakkı var. Devlet bunu garantiledi. Evde, okulda, sokakta, parkta kısacası hayatın her alanında çocukların inancı vardır. Küçük yaşta tacize uğramazlar, tecavüze uğramazlar, zorla evlendirilmezler. Her çocuğun eğitim alma ve onurlu bir şekilde yaşama hakkı vardır. Hiçbir gazeteci, gazetecilik yaptığı için yazdıklarından dolayı yargılanmıyor, tutuklanmıyor, cezaevlerinde gazeteci yok. Halkın bilgi alma hakkı olduğu için, basın özgürdür, sansürsüzlük ilkesi istisnasız ve aktif olarak uygulanmaktadır.
Hiçbir vatandaşımız sabahın erken saatlerinde ramler kırılarak tweet atmak, konuşmak, düşünmek için konutlarından alınmıyor. Ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğü vardır. Artık yazılarımızda cumhurbaşkanını eleştirmek hata olarak görülmüyor. Çünkü ülkemizde siyasetçiler ve yöneticiler eleştiriden ve eleştiriden korkmazlar, aksine eleştiriyi dikkate alırlar ve değerli bulurlar. Hanımları, gençleri, emekçileri kısacası tüm vatandaşlar toplantı ve gösteri yürüyüşlerini özgürce kullanarak meydanlarda hak ihlallerini duyuruyor. Biber gazı sıkılmıyor, orantısız güç uygulanmıyor, kadınlar hak savunucuları tarafından saçlarından tutulup sokaklarda sürüklenmiyor. Çünkü bir hak ihlali varsa vatandaşların protesto hakkı var. Toplantı ve gösteri yürüyüşü vatandaşın hakkıdır. Çocuklar okula gidiyor, inançsız tarlalara, sokaklara, fabrikalara, yerlere değil. Çünkü tüm çocukların eğitimde fırsat eşitliği hakkı vardır ve sosyal devlet bu görevi yerine getirir.
“SİYASİ GÜÇ HAKLARIN KULLANILMASININ DEĞİŞMEZ ADRESİ OLDU”
Evet, güzel bir tablo. Maalesef bugün Türkiye’de bu tablodan, haklar ve özgürlükler ülkesi olmaktan, demokrasiden uzağız. Türkiye otoriter politikalarla bir haklar mezarlığına dönüştürüldü. Bu ülkenin haklarını talep eden, hakları için mücadele eden onurlu vatandaşları potansiyel ‘terörist’ ilan ediliyor. Buna depolarda çürüyen soğanlar da dahildir. Sosyal medya üzerinden fikirlerini beyan eden gençler etiketleniyor ve sopayla tehdit ediliyor. Kalemini satmayan gazeteciler dövülüyor, hakarete uğruyor, tehdit ediliyor. Her gün çocuklara yönelik cinsel istismarın üstü örtülerek ‘Hiçbir şey bir anda olmaz’ denilerek normalleştirilmeye çalışılıyor. Yetmiyor ki, yıllardır cinsel istismara uğrayan 6 yaşındaki çocuğun zorla evlendirilmesi, vicdanları sızlayan, yüreği sızlayan vatandaşlarımızın utanmazca karşısına çıkan bu olaya, yani zorla evlendirmeye gidilmesi yetmez. 6 yaşındaki çocuğun evlenmesi ve yıllarca cinsel istismara uğraması insani bir olaydır, her toplumda karşılaşılabilecek bir durumdur. Cesaretini kendinde bulur. Emekten, adaletten, vatandaştan ve gerçeklerden korkmayan gazeteler kapatılıyor, televizyon ekranları karartılıyor, alternatif medyaya erişim engelleniyor. Meydanlara dökülen kadınlar, sokaklarda sesini yükseltebilen hak savunucuları, fabrika önlerinde halay çeken emekçiler, sesini duyurmak için Ankara’ya giden sağlıkçılar, almak için bakanlık kapılarına kadar gidenler. uyuşturucuya erişim, Anayasa Mahkemesi önlerinde beklediği için polis şiddetine maruz kalan sendika temsilcileri, sosyal medyada trol orduları. Siyasi iktidar, linç edilen duyarlı sanatçıları, hakikatin peşindeki insan hakları savunucularını, dokuz köyden kovulan hakikatçileri ve kendisine yakıştırılamayan her bireyi makbul bir role dönüştüren hak gaspının değişmez adresi haline geldi.
“OECD ÜLKELERİNE GÖRE ÇOCUKLAR İÇİN TÜRKİYE GİDERLERİ ÇOK DAHA DÜŞÜK”
Saray tarafından yetkilendirilen idari düzeydeki yetkililer, anayasal görevlerini ihmal etmiş ve ihlal etmişlerdir. Toplumsal kutuplaşma ve kutuplaşma, AKP tarafından bireylerin birbirleriyle ve toplumla bütünleşmesini değil, çatışmayı körükleyerek bilinçli ve isteyerek derinleştirilmiştir. Peki bir haklar mezarlığına dönüşen ülkemize dair istatistikler, veriler, araştırmalar ve haberler bize ne anlatıyor?
Dünya Adalet Projesi (WJP), 2022 yılında Türkiye’nin hukukun üstünlüğü endeksinde 140 ülke arasında 116. sırada yer almaktadır. Temel haklara baktığımızda düşünce ve ifade özgürlüğünün etkin bir şekilde güvence altına alındığı ülkeler arasında 13. sırada yer almaktadır. Freedom House tarafından yayınlanan 2022 Dünya Özgürlük Raporu’na göre; 210 ülke arasında 32 puanla Türkiye, halen özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alıyor. Afganistan ile aynı kategoridedir. 2021 yılı sonu rakamlarına göre; AİHM’e en çok başvuran ülkeler listesinde 15 bin 251 başvuruyla Rusya’nın ardından ikinci sıradayız. Enflasyon ve işsizliğin toplamı olan Sefalet Endeksi’nde Türkiye 93,3 puanla ilk sırada yer alırken, en yakın takipçisi Arjantin’i 89,9 puanla geride bıraktı. En acı insan hakları ihlallerinden biri de yoksulluktur. Bir insan hakları ihlali olarak yoksulluk derinleşir, kronikleşir ve gelecek nesillere aktarılır. Yoksulluk AKP tarafından bitirilmek istenmiyor, yönetiliyor. Çünkü yoksullaştırdığı yurttaşlarına, kendi hayırları karşılığında sosyal devletin en temel misyonlarını gösteriyor. OECD verilerine göre çocuk yoksulluğunun en yüksek olduğu ülke %27,4 ile Kosta Rika. Bu ülkeyi yüzde 22,4 ile Türkiye takip ediyor. OECD ülkelerine kıyasla Türkiye çocuklara çok daha az para harcıyor. Bu harcama eksikliğinin telafi edici sorunlarının sonuçları dikkate alındığında; Türkiye’de okul öncesi eğitime katılım oranı yüzde 39 iken OECD ortalaması yüzde 87. TÜİK gelir ve yaşam koşulları araştırması 2012-2020 verilerine göre Türkiye’de çocukların yüzde 33,7’si ısınma, hijyen ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. İnsanlık ailesinde ülkemizin hak etmediği yerlerde bulunan hak mezarlığından, bütün bu kasvetten kurtulmak mümkün mü? Evet, mümkün ve yapacağız.
“İNSAN ONURU İLE YAŞAMAK SİZİN HAKKINIZ”
Alışılmadık yaşam koşullarını insan onuru için gören, yoksulluktan, ranttan ve adaletsizlikten beslenen, ekonomik ve sosyal hakları yok sayan, vatandaşlarımızın haklarından taviz vermeyen anlayışı kabul etmiyoruz. Açlığı, sefaleti, yoksulluğu ve yoksunluğu, işsizliği ve güvencesizliği sona erdirecek hak temelli politikalar ve sizi koruyacak bir sosyal devlet inşa edeceğimize söz veriyoruz. Çünkü insan onuruna uygun yaşam sizin hakkınızdır. Yoksulluk ve sosyal dışlanmaya karşı korunmak sizin hakkınızdır. Adil, inançlı, sağlıklı çalışma koşulları hakkınız. Her alanda fırsat eşitliği hakkınız. Kendiniz ve aileniz için sosyal güvenlik ve esenliğe erişim hakkınızdır. Yeterli standartlarda konut ve sürdürülebilir konut hakkınız. Sosyal bütünleşme ve manisiz bir yaşam sizin hakkınız. Eşit muamele görmek sizin hakkınızdır. Aile yardımları sigortası sizin hakkınızdır. Fikirlerinizi özgürce ifade etmek ve örgütlenmek sizin hakkınız. Sağlıklı bir çevrede, güven ve huzur içinde yaşamak sizin hakkınız. Sorumluluklarını yerine getiren sosyal devlet hakkınızdır. Biz iktidara geldiğimizde bu düzen değişecek, aksine bu tablo tersine dönecek. Şimdi uzun değil. Egemenliğimiz altında serveti adil bir şekilde paylaşan Türkiye’de hiçbir çocuk aç yatmayacak. Aile ek sigortası ile her ailenin asgari bir geliri olacaktır. Organize bir toplumun önünü açacağız. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağız. Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle aktif olarak mücadele edeceğiz. Kadınların iş hayatına katılımının önündeki sorunları ortadan kaldıracağız. Kadının toplumsal hayattaki konumunu güçlendireceğiz. İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe girecek. Aile içi şiddeti şimdi yaşamadan önleyen, kadın ve çocukların güvenli ve huzurlu bir yaşam sürmelerini sağlayan, çocukların eğitim hakkını güvence altına alan, engellilerin haklarını gözeten, hiçbir vatandaşın olmadığı güçlü bir sistem, güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. geride kaldı. Devlet zorda olanın ayağına gidecek. Hak temelli politikalar geliştirecek, örgütlenmenin önündeki engelleri kaldıracağız. Toplumda teknolojinin eşit erişimini ve yaygın kullanımını hedefleyeceğiz.
“BARIŞ AKADEMİCİLERİNİ GÖREVLERİNİN BAŞINA DÖNDÜRECEĞİZ”
CHP Ulusal Bütün Çocuk Politikasını uygulayacak. Çocuk Bakanlığı kurarak, çocuk dostu bir bütçe ve çocuk dostu bir adalet sistemi için yasal düzenlemeler yapacağız. Sivil olarak ölüme terk edilenlerin yaşadığı hak ihlallerine son vereceğiz. Mahkemece beraat edenleri, Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verilenleri, soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmayanları eski görevlerine iade edeceğiz. Barış Bildirgesi’ni imzaladıkları için ihraç edilen barış akademisyenlerini görevlerine iade edeceğiz. Evrensel hukuk kurallarından ve imzacısı olduğumuz uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerimiz gereği yüksek yargı kararlarının gereklerini yerine getireceğiz. OHAL komisyonunu kaldıracağız. Komisyondaki tüm dosyaları yargıya teslim edeceğiz. İşe iade kararlarının, karar verilir verilmez Resmi Gazete’de yayımlanmasını sağlayacağız. Son söz olarak; 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle tüm vatandaşlarımıza bir kez daha hatırlatmak isterim. Cumhuriyet Halk Partisi, görünmez kılınanların, adalete susamışların, hakları gasp edilenlerin, sivil ölüme terk edilenlerin, cezaevlerinde sefalete, sefalete ve kötü muameleye maruz kalanların, tüm yoksulların atanması ekonomik krizin sistem ve istihdam dışına ittiği kaderine terk edilen, erkek failler tarafından katledilen kadınlar, kamu ekipleri boş beklerken. engellilerimiz, taban ücretle geçinmekte güçlük çekenler, işini yapamayan işsiz gençler, güvencesizler, çocuk işçiler, ilaca ulaşamayanlar, sosyal güvenlik desteği olmayanlar, EYT’liler, ASDEP’lilerle, KHK’lılarla, barış akademisyenleriyle, aç yatan çocuklarla, şehit yakınlarıyla, gazilerle. , önyargı ve ayrımcılıkla baş başa bırakılan tüm savunmasız gruplar, adliye koridorlarında adalet arayanlar, linç kampanyalarının hedefindeki aydın ve sanatkarlar, halkevlerinde, yurtlarda bilgi alma hakkını yazan, çizen, anlatan gazeteci arkadaşlarımız, cezaevlerinde, kapalı kapılar ardında kurumlarda ihmal ve istismara maruz kalan tüm çocukların çoklu hak ihlallerinin önüne geçmek, insanlık karşıtı bir Türkiye özlemi duyan tüm vatandaşlarımızın amansız sorunlarını çözmek için iktidara gelmektedir. hakları sona erer.”